Matrix filminde Neo'nun Kahin İle ilk tanıştığı anlar. Filmi hatırlar mısınız bilmiyorum, konuşmanın bir yerinde Kahin, Neo'ya "Vazo için endişelenme" der. Neo "Ne vazosu?" diye etrafına bakınırken aynı anda yanında bulunan vazoya çarpar ve yere düşürür. Neo merak içinde Kahin'e bunu nasıl bildiğini sorar. İşte orada Kahin'in verdiği cevap tüm durumu özetler aslında. Acaba ben "Vazo için endişelenme, demeseydim yine de vazoyu kırar mıydın?
Serkan Karaismailoğlu'nun daha önce kitaplarını okudum ve ilk defa bir kurguyla okuyucu ile buluştuğuna şahit oluyorum. Açıkçası bu seriyi alırken bir kurgu ile karşılaşacağımı bile bilmeden yani türünü dahi okumadan aldım, çünkü Karaismailoğlu yazdıysa mutlaka ilgimi çeken bir şeyler bulunur, dedim. Roman daha önce ilk defa duyduğum Nöro-Roman türünde bir eser.
Duymayanlar için söylüyorum, Serkan Karaismailoğlu lisans eğitimini 2005 yılında Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümünde tamamlamış, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim dalından yüksek lisans derecesini 2009 yılında, doktora derecesini ise 2014 yılında almış olup halen aynı yerde öğretim üyesi olarak çalışan bir bilim insanıdır, aynı zamanda özellikle beyinle ilgili, bilimi sevdiren eğlenceli kitapları mevcuttur. Bir kaçını okudum ve kendine has bir anlatım ile her kitleye uygun bir dille oldukça karmaşık sistemleri dahi okuyucuya aktarabiliyor.
Nöro-Roman Nedir?
Sinirbilimsel gerçeklerin, belli bir kurgu ve hayali karakterler eşliğinde okuyucuya sunulduğu bir roman türüdür. Bu roman türünü ilk kez Serkan Karaismailoğlu'ndan duydum ve yanlış bir bilgi değilse zaten ilk kez kendisi tarafından ortaya atılmış bir türdür. Eğer bu doğru ise gerçekten muhteşem bir tür ortaya çıkardı, ödülü hakkettiğini düşünüyorum.
Bilimsellik ile Kurgu Sıkıcı Değil mi?
Kitaptan bir kaç paragraf inceleyelim;
"Aslında ağrı dediğimiz mekanizma beynimizin bizi uyarmak için kullandığı son çareydi. Sonuçta insanın her şeyi erteleme alışkanlığı düşünüldüğünde beynimizin böyle bir mekanizma geliştirmiş olması çok mantıklıydı."
"Aşk ve bağlılık hormonu olarak bilinen oksitosin hormonunun aynı zamanda ağrı kesici etkisi olduğunu da göstermişlerdi. Yıllardır yapılan çalışmalar çok net göstermekteydi ki sarılmak oksitosin denen hormonun salgılanmasına neden olan harika bir fizyolojik olaydı."
"Aslında vücudumuzda her duygu bir nörotransmitter salgılıyordu. Bu nörotransmitterlerin de doğrudan ya da dolaylı olarak feromonlarımıza etkisi vardı. Yani heyecanlanan bir insanla, korkan bir insanın kokusu aynı değildi. Heyecanın da kendisine ait bir
kokusu vardı, korkunun da. Bir de her insanın kendi genetik temelli kokusu vardı. İşte kendi genetik kokusuyla yaşadığı duyguların kokusu birleşince ortaya ilginç görüntüler çıkıyordu. Şimdi karşısında oturan kadında tam bir kokteyl havası vardı. Her duygudan bir parça. Ama en büyük olan umuttu."
Bu paragraflar öyle bir anda veriliyor ki bizlere, "Evet, bu duyguları, olayları bende yaşamıştım, demek ki beynimde bunlar gerçekleşti, vay be!" diyorsunuz.
Belki bir edebiyat sever daha süslü, sanatsal cümleler arayabilir fakat benim gibi bilginin peşinde koşan insanlar için muazzam bir eser. Zaten oldukça eğlenceli kitaplarla bizlere bilimi sevdirmeye çalışan yazar, daha da ileri giderek hissettirmeden bilimselliği beynimize yerleştiriyor, hayat böyle daha eğlenceli görünüyor.
Seri Kaç Kitaptan Oluşuyor ve Kitabın İsimleri Nereden Geliyor?
Seri üç kitaptan oluşuyor; 1.Kitap: Pia Mater (2019), 2.Kitap: Arachnoid Marter (2020), 3.Kitap: Dura Mater (2021).
Bu isimlerin nereden geldiğini merak edenler için wikipedia'dan bulduğum şu araştırmayı paylaşacağım ; "Memelilerde beyin zarları sert zar (dura mater), örümceksi zar (araknoid mater) ve ince zar (pia mater) bölümlerinden oluşur. Beyin omurilik sıvısı, araknoid mater ile pia mater arasındaki subaraknoid boşlukta bulunur. Bu zarların temel işlevi, merkezi sinir sistemini korumaktır."
Serinin ilk kitabını bitirdiğim için daha tam olarak bir bağlantı kurmuş değilim isimlerle fakat sonunda bu isimlerin çok anlamlı bir yere bağlanacağından eminim.
Pia Mater Ne Anlatıyor?
Kitabın ne anlattığından bahsetmek demek kitabı okuyacaklara büyük haksızlık olur diye düşünüyorum. Sadece akıştan bahsedeceğim. Kitap başlangıçta oldukça akıcı ilerledi, sıkıldığım bölüm hiç olmadı. Bazı kitaplar vardır, sırf daha kalın bir kitap elde edilmek istendiği için boş boş konuyu uzatır ve size zamanınızı boşa harcıyor hissi verir ya bu kitap asla öyle değil. Baştan sona dolu doluydu, düşündüren ve öğreten bir kitaptı.
Serilerde kitabın sonunda hem bir final olmalı hem de bir sonraki kitabı okumaya teşvik edici merak duygusu bırakmalı. Pia Mater bu konuda çok iyiydi, her şey bir çözüme kavuşmakla beraber ardında yeni sorular da bıraktı. Kitabın sonuna giderken şu his oluştu bende bu bir bilim kurguya mı gidecek yoksa bir psikopat hikayesine mi bağlanacak? Sizlere de bu hissi bırakmıştır muhtemelen. Eğer hikaye sadece psikopatlık olsaydı bu basit bir kurgu olurdu fakat yeni kapılar açıp bizi çok farklı diyarlara götüreceğinden emin olduğum başka bir şeyler var işin içinde. Bu da beni hemen ikinci kitap olan Arachnoid Mater kitabını okumaya itti. Bu ay içerisinde sanırım seriyi bitireceğim. Çok heyecanlı ve meraklıyım, takipte kalın.
SUKHA...
Comments