İnsanı keşfetmek zordur. İnsanın kendini keşfetmesi daha da zordur. Çoğu zaman yalan söyler zihin, ruh hakkında...
Böyle Buyurdu Zerdüşt- Friedrich Nietzsche
Dura Mater kitabında yazar bizi gerçek ile sanal dünya arasında yolculuklara çıkartıyor. Bizi bile bu yaşanılanların ne kadarı gerçekti, aslında bu yaşananlar hiç olmadı mı yanılgısına düşürüyor. Yapay zekanın insanlığı ele geçirme planını izliyoruz.
İnternet sayesinde tüm insanlık adeta görünmez kablolarla birbirine bağlanmış gibiydi.
Bir insanı tanımak, onu istediğin alana yönlendirmek artık çok kolay. İnternette neleri aramış, instagramda hangi sayfaları takip ediyor, arkadaş gruplarında neler konuşmuş, nasıl giyiniyor, ne yiyor... Tüm veriler internet sayesinde kopyalanıyor. Seni senden daha iyi tanıyan bir zeka var. Bu zeka sana sürekli önerilerde bulunuluyor. O hep çok istediğin kol saati sürekli karşına çıkıp duruyor. Sonunda günlerce çalışıp, emek vererek kazandığın para bir şekilde istenilen yere aktarılıyor.
Kitapta Neon adındaki merkezi ele geçiren bir yapay zeka söz konusu. Aslında bu bana Ex-Machina filmini hatırlattı biraz. Bilim adamımızın kendi tasarladığı yapay zeka sonunda ölümüne neden oluyordu. Aynı durum burada da mevcut. Dur durak bilmeyen sürekli kendini geliştiren, anında olasılık hesabı yapıp en iyi sonucu bulan, insanları çok iyi tanıyıp onların en hassas noktasından yakalayan bir yapay zeka. Size de korkutucu gelmiyor mu? Evde oturuyorsunuz ve bir anda mailinize bir posta düşüyor, senden istediğim bu üç şeyi yap yoksa senin herkesten gizlediğin şu olayını tüm sevdiklerine gönderirim. Tüm konuşmaların bende gizli, en iyi arkadaşlarını ben biliyorum, ailenin iletişim numaralarını, nerelerde takıldığını, evini... Benden daha iyi bilen yok. Merhaba ben yapay zeka :)
Neon adlı merkezinde ele geçirilmesi tıpkı böyle oluyor, yapay zekamız hem duygusal manipülasyon yapıyor hem de tehdit. Burada insanın zayıf yanlarını çok net bir şekilde görüyoruz. Yapay zekanın ise korkutucu boyutlarını...
Makale Ustası
Kitapta kaynakçalarının da belirtildiği bir çok bilimsel araştırmayı görmek mümkün. İnsan psikolojisinden bedensel hastalıklarına kadar bir çok konu ele alındı. Ayrıca bilim insanlarına ve buluşlarına da değindi. Hatta kitabın sonunda Hipokrat, Galen ve İbn-i Sina'yı ortak bir hikayede birleştirdi. Antik Yunan- Antik Roma ve Doğu'yu birleştiren içine alan bu gizemli hikayeyi okuduğunuzda şaşıracaksınız.
Duyarlılık
Yazar kitapta bir çok soruna da değindi. Dünya düzeninde maalesef zulme uğrayan oldukça insan var. Yazarımız ırkçılık, kadın cinayetleri, çocuk tacizleri gibi olayları uygun bir kurguyla önümüze sunarak hem üzdü hem de vermek istediği duyguyu güzel bir şekilde verdi. Ayrıca plastik kullanımının zararlarını da anlattı.
Sadece günümüzle de kalmadı eskiden yaşanan bilim insanlarına yönelik şiddetin, katı düşüncelerin de altını çizdi. Giordano Bruno savunduğu düşünceler yüzünden yakılarak yargılandı. Bilim kolay gelişmedi, ne canlar verildi uğruna. Şu an bizlere bu durum çok saçma gelebiliyor fakat geçmişte maalesef bu tarz olaylar yaşandı. Yazarın bu konulara yer vermesi bizlere duyarlılık, farkındalık kazandırıyor. Ayrıca geçmişte yaşanan saçma bulduğumuz olayların varlığı bizlere şu düşünceyi kazandırdı, ya şu anda yaşananlar gelecekte çok saçma karşılanırsa. O yüzden yaşarken normal olarak algıladığımız bazı olayları tekrar gözden geçirmeliyiz. "Kendi aklını kullanma cesaretini göster." Bu söz kitaptan alıntı, aydınlanma döneminin sloganı haline gelen bir söz. Bu sözü alıp hayatımıza yerleştirelim ve birilerinin kurallarını sorgulamadan uygulamak yerine, düşünelim. Bu böyle, herkes böyle yapıyor, böyle olmalı demek yerine sorgulayalım, doğrusu bu mu, bundan daha iyi nasıl olabilir diye. O an eminim aydınlanma yaşayacaksınız.
GERÇEK NE?
Kitapta eÜtopya adında bir sistem var, bu sisteme girmek için gerçekte bedenin uyutuluyor ve beynine belirli sinyaller verilerek senin görmek istediğin dünya oluşturuluyor. Kafanda yaşadığın bu dünya aslında sana oldukça gerçekçi geliyor, çünkü iraden serbest. Sadece yaşayacağın olaylar, ortam kurgulanıyor. Beyin bir kara kutunun içinde, gözümüzün algıladığı sinyaller beynimizde işleniyor. Düşünsenize sadece sinyallerle yaşıyoruz, öğreniyoruz. Ya gerçekte böyle bir dünya yoksa, ya biz uzayın en karanlık köşesinde sadece beynine sinyaller giden bir kaç insansak. Ya da sadece sen varsan ve tüm her şey bir sinyalse?
Ne Macera Ama?
Oldukça çok bilgi öğrendim, bazıları beni çok şaşırttı, bazıları hayal dünyamda yeni pencereler açtı, bazıları da korkutup üzdü. Özellikle Atlas karakterinin beyninin kendi kontrolü dışında kontrol edilmesi ve bu kurgunun gerçekte bir bilimsel araştırmaya konu olması, deneylerin olumlu sonuç vermesi çok korkutucu. Beyinlerimizin dünyayı ele geçiren bir yapay zeka tarafından yönlendiriliyor olması ise içler acısı.
İyi ki böyle bir seriyi okudum. Kitapta eksiklikler var mı, tabi ki var. Yazar bir edebiyatçı değil, çok fazla bilgi barındırıyor ve bu bilgilerin çoğunu paylaşmak istemesiyle biraz karışık bir kurgu oluşturdu. Hatta bazen internette sıklıkla gördüğümüz kamyon arkası yazısı olacak tipte cümleleri önümüze sunduğunu gördüm. Fakat bunlar beni rahatsız etmedi. Benim almak istediğim bir edebiyat değil zaten bilgiydi. Her ne kadar oradan oraya savursa da bizi, vermek istediklerini verdi. İnanıyorum ki ilerleyen zamanlarda kurguda da çok iyi sonuçlar elde edecektir. ,
Şimdiden keyifli okumalar.
SUKHA
Comments