top of page

OUTLIERS (ÇİZGİNİN DIŞINDAKİLER)- MALCOLM GLADWELL


"Biyologlar sıklıkla bir organizmanın 'ekolojisi'sinden söz ederler. Ormandaki en uzun meşe sadece en sert palamuttan yetiştiği için en uzun meşe olmamıştır; diğer ağaçlar onun aldığı güneş ışığını kesmediği, çevresindeki toprak derin ve zengin olduğu, fidanken hiçbir tavşan onun kabuğunu kemirmediği ve hiçbir oduncu onu vakti gelmeden kesmediği için de en uzun meşe o olmuştur."


Çizginin dışındakiler dediğimiz bir grup var, süper zeka, dahi sözcüklerini yakıştırdığımız insanlar. Onlar olmasaydı dünya hala taş devrinde ateşi bulmaya çalışan topluluktan ileri gidemezdi. Yani bu görüşe inanan insanlar oldukça fazla. Malcom Gladwell bu duruma farklı bir bakış açısı getiriyor. Başarılı olarak adlandırdığımız insanların hayat hikayelerine iniyor. Neden bir türlü olmuyor, neden bir Gates olamıyoruz, şeklindeki sorgulamalara yanıt buluyor.


"Başarılı insanların sağlam tohumlardan geldiğini hepimiz biliriz. Ancak onları ısıtan güneş ışığı kök saldıkları toprak ve uzak kalabilecek kadar şanslı oldukları tavşanlar ve oduncular hakkında yeterince bilgi sahibi miyiz?"


Gelin birlikte bu konu hakkında biraz bilgi sahibi olalım.


"Olgun bestecilerin standartlarına göre, Mozart'ın ilk yapıtları çok iyi değildir. İlk parçaların hepsi büyük olasılıkla babası tarafından yazıldı ve belki de süreç içinde doğaçlama olarak çıktı. Wolfgang'ın çocukluk kompozisyonlarının birçoğu , örneğin, piyano ve orkestra için yazdığı ilk yedi konçerto, büyük oranda diğer bestecilerin yapıtlarının aranjmanlarıdır. Sadece Mozart'ın özgün müziğini içeren konçertolardan ilki, şimdi bir baş yapıt olarak kabul edilen No.9, K.271, daha önce hiçbir 21 yaş altı müzisyen tarafından bestelenmemiştir. Mozart o zaman 10 yıldır konçerto besteliyordu."


Burada Mozart'ı Mozart yapan dahi ve zeki olması mı, yoksa müzikle iç içe olan ailesi mi? Cevap çok açık, eğer Mozart müzisyen bir babanın oğlu olmasaydı şu an dinleyebileceğimiz bir bestesi olmazdı. Belki de piyano onun için her hangi bir cisimden farksız olurdu.


Gelin bir de Bill Gates'in hayatına bakalım. Gates'in babası Seattle'da zengin bir avukattı; annesi de hali vakti yerinde bir bankerin kızıydı. Bill büyümüşte küçülmüş bir çocuktu ve derslerden çabucak sıkılırdı. Bu nedenle ailesi onu devlet okulundan alıp Seattle'de seçkin ailelerin gittiği özel bir okula kaydetti. Gates, Lakeside'daki ikinci yılının ortalarındayken, okul bir bilgisayar kulübü kurdu. Gerisini tahmin edebiliyorsunuzdur. Gates'in merakı oldukça yüksekti ve saatlerce bilgisayarla vakit geçiriyordu.


Bir Gates kolay yetişmiyor cümlesinden ziyade, bir Gates'i oluşturacak şartlar Dünya ömründe bir kez meydana geliyor cümlesini kullanmak daha akla yatkın sanırım.


Doğduğumuz aile, yaşadığımız toplum, maddi durumumuz, ırkımız, inançlarımız, etnik kökenimiz, aldığımız eğitim, fiziksel görünüşümüz vs daha sayabileceğimiz bir çok etken bizi biz yapıyor. Daha önce okumuş olduğum Mark Wolynn'ın "Seninle Başlamadı" kitabı beni derin düşüncelere götürdü. Yaşadığım bazı sıkıntıların nedenini öğrenmek için atalarımı incelemeye başladım. Çocukken aşırı çekingendim ve bunun nedeninin sadece ailemden kaynaklı olmadığını biliyordum, ailemin bana verdiği tepkiler nedeniyle daha saldırgan da olabilirdim fakat içine kapanık bir çocuk oldum. Neydi buna sebep merak ediyordum. Belki büyük büyük dedem, belki büyük büyük annemden kaynaklanıyordu, bunu öğrenemedim fakat annemin babasız bir çocukluk geçirmesi ve gelin gittiği ailenin biraz otoriter olması onu biraz yormuştu. Bu durum da bana yansımış olabilirdi.

Atalarımızın bir sözü var "Dede koruk yer, torununun dişi kamaşır". Bu söz aslında yaşadığımız sıkıntıların sadece bizimle ilgili olmadığının çok güzel bir ifadesi. Outliers kitabında da bununla beraber insan üzerindeki birçok etken inceleniyor. Yazar, bize hayattan aldığı örneklerle bunu çok güzel gösteriyor.


-Reseto kasabasındaki insanların neden sadece yaşlılıktan öldüğünün gizemini çözüyor,

-"Çünkü kimde varsa ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ancak kimde yoksa kendisinde olan da elinden alınacak." sözünün anlamını incelemek için bir Hokey takımında başarılı olan çocukların doğum tarihlerine dikkat çekiyor,

-10.000 saat kuralıyla nasıl profesyonel olunur, bize onu gösteriyor,

-Gerçekten IQ önemli mi, tuğla ve battaniye ile nasıl kişilik analizi yapılır?

-Dehaların maddi problemleri onları nasıl etkiliyor?

-Joe Flom'dan alınacak üç ders,

-Kültürel acımasızlık,

-Uçak kazalarının nedenleri yumuşak bir dil bile olabilir!

-Çeltik Tarlası, çocukları dahi yapıyor!

-KIPP nelere kadir...


Ve birçok ilham verici noktalar, oldukça zengin hikayeler edindim. Son olarak yazar fırsat eşitliği sağlanırsa bir çok Gates, Mozart, Flom gibi insanların yetişeceğini ve daha güzel bir dünya olacağını söylüyor. Yazarın bu düşüncesine katılıyorum fakat eksik buluyorum. Mozart'ın yerine başka bir insan olsaydı bir Mozart çıkmazdı. Aynı şartlar sağlansa bile. Bunun açık bir örneği ikiz çocuklardır, her ikisi de aynı aileden gelip aynı toplumda yetişiyor fakat farklı yeteneklere ve karaktere sahip olabiliyorlar. Bunun nedeni ise mizaçlarıdır. Doğu ilminde öğrendiğim bir kaç nokta var ki bu boşluğu dolduruyor. Hani derler ya, "Balığa ağaca tırmanmayı öğretmeye çalışmak" tam olarak bu söz bu durumu anlatabilir. İnsan yaratılırken dört madde üzerinde oluşur; hava, su, toprak ve ateş. Bu maddelerden birinin yüzde bir oranında fazlalığı insanın karakterini etkiliyor. Hayat boyunca neye yatkın olacağını bildiriyor. Bu ilmi göz ardı eden batı, insanı robot gibi değerlendirebiliyor. Yazar bence bu konu hakkında yanılmakla beraber bir çok güzel örnekle bizlere ilham oldu. Okuduğunuzda size katkı sağlayabilecek güzel bir kitap, tavsiye ederim.


Keyifli okumalar...


SUKHA

Comments


bottom of page